Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Fotoğraflar

Fotoğraflar

4 Ocak 2016 Pazartesi

KARACAAHMET SULTAN TÜRBESİ (700 yıllık tarih )

"Karacaahmet Sultan Dergahı ve türbesi " , İstanbul Üsküdar'da  Gündoğumu Caddesi ile Nuhkuyusu  Caddesi'nin kesiştiği köşededir.

Türbe , Kanuni Sultan Süleyman'ın Bektaşi tarikatına mensup eşi Gülfem Hatun tarafından yaptırılmıştır. 


14 ncü yüzyıllarda Hacı Bektaş Veli dergâhında yetişen dervişler görev yeri olarak Batı’ya gönderiliyor ve buralara Osmanlı ‘dan önce yerleşiyorlardı. Yerleşen dervişler, yerleştikleri yerlere isimlerini vermekteydiler. O dönem ( Kostantinopole ) İstanbul’a gelen Eren Baba’nın isminin verildiği " Erenköy " , Kartal Baba’nın  " Kartal " ,  Gözcü Baba’nın "Göztepe " olması gibi... Karacaahmet Sultan da bugünkü  Üsküdar’a yerleşerek dergahını kuruyor, islama hizmet etmeye, kendi düşünceleri doğrultusunda insanları aydınlatmaya başlıyor ve oraya Karacaahmet ismi veriliyor. "Bitlisi 'ye ait bir yazılı kayıtta bahsedilidiği gibi Üsküdar , Orhan Gazi 'nin zamanında Bizans 'tan Samandıra Kalesi alındığı zaman Türk / Müslüman halkların gelip yerleştiği bir yer olmuştur.


Karacaahmet Sultan
Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya gelen bu dervişin adı, 1371 yılından kalma bir belgede “Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet ” olarak geçiyor. 




Karacaahmet Sultan , 14’üncü yüzyılda  ( Anadolu’da kolonizatör dervişler ) "Alp Erenler" de denen  Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre ve benzeri gibi  Hacı Bektaş, Ahmet Yasevi gibi Rum Abdallar’ın iz sürücülerinden Hacı Bektaş Veli’nin dergahında yetişip, hizmet için Batı’ya yollanmış, döneminde çok sevilip sayılan tasavvuf önderlerinden biri. 
Tarihçilere göre doğum ve ölüm yılı kesin olarak bilinmiyor. 
(ancak , dergahındaki tanıtım plakasında Ölümü 1397 olarak belirtiliyor )

Üsküdar'da bulunan ve Türkiye'nin en büyük mezarlığı olan Karacaahmet Sultan mezarlığı çok eski bir Yeniçeri ve Bektaşi mezarlığıdır. Karacaahmet Sultan Türbesi 'de bu mezarlık alanı içerisindedir.

Dergahın bulunduğu bölge ( Çiçekci, Bağlarbaşı, İbrahimağa ) 1481 yılında Padişah II. Beyazıd tarafından Karaca Ahmet Sultan Bektaşi Vakfına bağışlanmıştır.




Karacaahmet Sultan 'ın İstanbul’da kendi ismiyle anılan türbe ve dergahı  dışında altı türbesi daha vardır ; Afyon Karaca Ahmet köyü, Manisa, Sivrihisar, Aydın Tekke köyü, Göynük ve Makedonya.

Akhisar Karaköy, Eşme Karacaahmet köyü , Manisa Horoz köyü olmak üzere üç yerde de makamı bulunmaktadır.


                                

Karacaahmet Derneği başkanı Cemal Şener, Gazeteci Melih Aşık ile yaptığı röportajda ,

Karacaahmet Sultan ve Yunus Emre gibi isimlerin birden fazla türbesinin olmasını  şöyle açıklıyor: 
“Sağlığında, düşünceleri doğrultusunda sevilen sayılan insanlar vefat ettikten sonra da onlara olan saygı sevgi devam ediyor. Türk kültüründe reenkarnasyona benzeyen, onu yaşatma anlayışı var. Toplumda isimleri ile yaşayan pek çok insan geçmişin dinsel, siyasal, felsefi önderi. Anadolu’da bu tür kişilerin birden fazla mezar yerinin olması, o kişinin değişik toplumlarda sevilmesinin bir sonucu.”  Ayrıca, 

“ Türk coğrafyasının çok büyük oluşu nedeniyle  aynı insanın birden fazla yerde türbesinin bulunmasını açıklayan bir başka nedeni. Türkler Altaylar’dan Akdeniz’e kadar olan bölgede yaşıyor. Anadolu’da yaşayan insanların, Altaylar’da yaşamış ve vefat etmiş birinin türbesini ziyaret etmesi çok zor olduğu için, bulundukları yere, ona atfen türbe veya bazı yerlerde de makam yapılıyor. Bu, Türk geleneğinde çok yaygın. Zaman içinde kutsallık kazandıkça gerçek mezarın hangisi olduğunun unutulduğu " nu vurguluyor.

İBB Mezarlıklar Müdürlüğü’nün yayınladığı " Hüvelbaki"  adlı kitapta Karaca Ahmet’in esas türbesinin Manisa’nın Horoz köyünde yer aldığı iddia edilse de ,
Karacaahmet Sultan Derneği bu iddiayı , “ Türk ve İslam tarihine karşı kasıt değilse önemli bir bilgisizlik ” duyurusu ile yalanlayarak yayınlamıştır.








Cemal Şener ,  Karacaahmet’in Hacı Bektaş Veli dergâhında yetişen dervişlerden olduğunu anlatıyor:
" Karacaahmet Sultan,  Anadolu’da kolonizatör dervişler ( Alp erenler de denen Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre ve benzeri gibi)  14’üncü yüzyılda Hacı Bektaş, Ahmet Yasevi gibi Rum Abdallar’ın iz sürücülerinden biri. Hacı Bektaş Veli’nin dergahında yetişip, hizmet için Batı’ya yollanmış, döneminde çok sevilip sayılan tasavvuf önderlerinden biri. 
Oradaki 12 hizmetten gözcülük hizmeti , Karacaahmet’e veriliyor. O dergâhta yetişen dervişler Batı’ya gönderiliyor. Karacaahmet İstanbul ‘ a gelerek batı Anadolu ve Ege’deki çalışmalara da katılıyor. "


Tarihçilere göre doğum ve ölüm yılı kesin olarak bilinmiyor. (ancak , dergahındaki tanıtım plakasında Ölümü 1397 olarak belirtiliyor )

Tarihçilere göre ; Osmanlı döneminde İstanbul ‘da II. Mahmut  zamanında  Yeniçerilerin ortadan kaldırılışı olaylarında ( Vaka-i Hayriye )  alevi - bektaşi olan yeniçerilerle birlikte alevi – bektaşi dergahları da kıyımdan nasibini aldı . Karacaahmet Sultan Dergahı 'da  payitaht ‘taki yaklaşık 20 civarında alevi - bektaşi dergahı gibi aynı akıbete uğradı. Binalar ve içindeki tarihi değeri olan tüm eşyalar, kitaplar yakılıp, yıkılırak dedeler de sürgün edildi. Direnenler veya sonucu kabullenmek istemeyenler, Üsküdar meydanı 'nda kurulan darağacını boyladı. 


Dergahın tekrar  açılması, II. Meşrutiyet dönemindedir.
Dergah, Bir anlamda Osmanlı'nın İstanbul'a gelişini olduğu gibi Osmanlı'nın yıkılışını da görmüştür.

Dergah ve bağlı olduğu tekkeler , işgal yıllarında işgalci güçlere karşı "Ulusal Direniş" hareketine tüm olanaklarını seferber etmiş. Ulusal direnişe, para, silah ve asker sağlamıştır .
Cumhuriyetin kurulmasından sonra Tekke ve Zaviyeler kapatıldığında Karacaahmet dergahını da dedeler kapattılar ve anahtarlarını bizzat TBMM'ne kendi elleri ile teslim ettiler.

2 binli yıllarda ise dergah ziyaret amacı ile ve Cem Evi olarak tekrar faaliyete geçmiştir.



KARACAHMET SULTAN'NIN ATININ MEZARI

Karacaahmet’in atının mezarı da Üsküdar’da, Karacaahmet’in mezarının 100 metre ilerisinde bulunmaktadır. 

Cemal Şener aynı röportajında , 
" Türkler’de at çok önemli ! Atının mezarı , Karacaahmet’in burada vefat ettiği ve gerçek mezarının da burada bulunduğu ihtimalini çok güçlendiriyor.” diyor !

Karacaahmet Sultan'ı Türkistan'dan Anadolu'ya getirdiğine inanılan atının da mezarı türbe yakınındadır. Altı sütunlu bir kubbenin altında bulunan bu at mezarı Karacaahmet Sultan'ın yatırının tahminen 100 metre kadar yakınında ayrı bir mekanda bulunuyor.



Karacaahmet Sultan Derneği 'nin sayfasında anlatılanlara göre özetle şöyle ;
Karacaahmet Sultan Dergahı'nın kendine özgü tarihsel bir özelliği ise; kendi mezarının olduğu gibi kendisini Türkistan'dan Anadolu'ya getirdiğine inanılan atının da mezarının türbe yakınında olmasıdır. ziyaretçiler atını da ziyaret edip atından da çeşitli dileklerde bulunurlar. Bu bir anlamda Türkler'in ata verdikleri önemi de göstermektedir. Atın mezarı 
 Yürüyemeyen ve geç yürüyen çocuklar atın mezarının bulunduğu kubbe altına getirilir. Onları orada yürütürken ayakları arasına arpa serperler. Burayı ziyaretle çocukların daha çabuk yürüyeceklerine inanırlar. Bu ziyaret genel kural olarak üç Cuma günü tekrarlanırsa iyi geleceği şeklinde inanılır. 





Dergah 3 kattan oluşuyor : Girişte Karaca Ahmet Sultan'ın yatırı var. Solda derviş mezarları, onların bitişiğinde geçmişte akıl hastalarının tedavi edildiği küçük bir oda yer alıyor. Bu oda bugün danışma odası olarak kullanılıyor.






Diğer bölüm ise salon, mutfak ve kesimhane var !
Üst katlarda ise ; “cem” edilen ( 2 nci kat ) ve 3 ncü katta yemekhane ( 2 bin kişilik ) bulunmakta.





***
Karaca Ahmet Sultan'ın yatırına yaklaşık 700 yıldır Anadolu'nun dört bir yanından derdine derman arayanlar , sayanları ziyarete gelirler. 


Karaca Ahmet Sultan''n diğer Anadolu ve Rum Erenleri''den bir farklı yanı ise; 
ermişliğinin, dervişliğinin yanında bir de hekim-evliya olması, akıl hastalıklarını tedavi etmesidir.
Bugün Karacaahmet Sultan Dergah, olarak bilinen yer, yıllarca sinir ve ruh hastalıkları tedavi merkezi olarak hastalara "şifa ocağı"olmuştur.


Anlatılanlara ve inanılanlara göre ;  Karaca Ahmet Sultan'ın tedavisi şöyle olurmuş : Dergaha gelen akıl hastası tomruğa urgan ile sıkıca bağlanarak geceyi dergah avlusunda geçirirmiş. Sabah hasta iplerinden çözülüp mürşide götürülürmüş. Hasta ilk gece iyi olmamış ise, bir veya birkaç gece daha bu yöntem denenirmiş. Mürşitten başkası ile görüştürülmez, tuzsuz ekmek ve sebze çorbası dışında yemek verilmez. Düzelme görülürse önce ayak ipleri çözülür, mürşit gözetiminde dergah avlusunda gezdirilirmiş. 

Karacaahmet Sultan'ın oturduğu taşın dövülmesinden yapılan toz , su ile karıştırılıp hastaya içirilirmiş. ( Bu toza cevher denir ) Soğuk su ile duş yaptırılır. ( şok etkisi ) 
Tedavi sırasında hafif olarak müzik dinletilirmiş. Dinletilen müziğin nefes ve semah olduğu tahmin edilmektedir. Hasta biraz düzelirse toprak ile uğraşması için bağ, bahçe tarımında çalıştırılırmış. Hafif işler yaptırılır. Tedavi tam 40 gün sürer. Daha fazla konuk edilmezmiş. Hastalardan asla ücret alınmaz. Kadın hastalara ailenin kadınları tarafından tedavi kuralları uygulanırmış. “



****












2 yorum:

  1. Emeğine sağlık.Çok güzel bir konsept devamını dilerim.Kadıköy'ün bu tür güzelliklerini görsel malzeme ile geleceğe taşımak önemli.

    YanıtlaSil
  2. Necmettin Rıfat bey , takdirinize mashar olmak güzel ! Ben de yılların görsel/hafıza birikim, dökümanlar , yüzlerceden fazla İstanbul ve Kadıköy kitapları , fotoğraflar vs. mevcut...Kadıköy benim aşkım İstanbul sevgilim...Bunları ( arşivimi ) şimdiler de bir disipline sokmaya çalışıyorum...Kızım Blog ta bunları yazmamı istedi .ben de başladım hemde tasnifimi yapıyorum...İnşallah daha dd güzelleşecek :)

    YanıtlaSil