Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Fotoğraflar

Fotoğraflar

27 Aralık 2015 Pazar

Kadıköy 'ün Kiliseleri - 3

Surp Takavor Kilisesi

Kadıköy Muvakkithane Caddesindeki meydanda  “ Ermeni Gregoryen “ kilisesidir.













                                                                                                   

Surp , Ermenice de Aziz anlamına gelir. Takavor ise , “ taç taşıyan ( kral ) “ anlamındadır.

Bu kilisenin adı ilk defa Sarkis Hovhannesyan “Başkent İstanbul’un Topoğrafyası” isimli orijinal eserinde geçmiş…. Ermeni asıllı bir tarihçi ve eğitimci Sarkis Sarraf Hovhannesyan , 1740 yılında Eğin’in Abuçeh Köyü’nde doğmuş ve 7 Mart 1805 tarihinde ölmüş.
( Bu kitabı , İstanbul 'u  ve İstanbul'un o tarihteki halini merak edenler için tavsiye ederim. )

Eserinden kilise ilgili paragraf şu şekildedir ;
Haydarpaşa’dan sonra Türk, Rum ve az sayıda Ermeni ile meskûn Kadıköy gelir. Grekçe Halkidon, Ermenilere göre Kalkedon da denir. Sahile yakın Aya Efimia [ Ayia Evfemia ] adlı kubbeli bir Rum kilisesi vardır. Mahalle içinde de Ermenilerin Surp Asdvadzazin adlı çok eski ve harap, küçük bir kiliseleri bulunur. Katolikos Yeprem ve İstanbul Patriği Başepiskopos Abraham zamanında, şimdiki padişah Sultan II. Mahmud’un fermanı ile küçük Surp Asdvadzazin Kilisesi, güzel bir mimariyle yeniden inşa edildi.”
Yazara göre burada ; “Surp Asdvadzazin” isminde ayrıca içinde Surp Takavor’a atanmış küçük bir şapelin bulunduğu yıkılmaya yüz tutmuş bir kilise varmış.( MS.1720 )
Bina daha sonra cemaatten zenginlerinden biri tarafından  maddi katkı ile tamir edilmiş ve 1814'de ibadete açılmıştır.
Ağustos 1855'de çıkan Kadıköy yangında yanan bina bu sefer başka bir Ermeninin maddi katkısı ile yeniden inşa edilmiş ve Aziz Kral ( taç taşıyan ) anlamına gelen “Surp Takavor” adı ile 1858'de ibadete açılmış. Bu onarım sırasında avluya Hamazasbyan Muradyan adında bir de okul ilave edilmiş.


1862'de ölen Murat Garabetyan mabedin avlusuna defnedildikten bir müddet sonra eşi de oraya defnedilir.


Murat Garabetyan ve eşinin lahitleri...Dış kapıdan girişte hemen sağda ve solda .


İstanbul’da itfaiye teşkilatı kurulmadan evvel bu kilise kendisine bir tulumbacı takımı kurmuştur. Bunların ahşap olan koğuşu Güneşlibahçe sokağı tarafındaymış. Sonra bu teşkilat kaldırılınca burası yıkılarak kagir iki katlı bir dükkana dönüştürülmüştür
. Ek binalardan Hamazaspyan (erkek) - Muratyan (kız) Ermeni okulu da (daha sonra Aramyan - Uncıyan olarak Mühürdar’a nakledilmiştir. Ve halen o bina durmaktadır. MEB ‘e bağlı özel okul olarak Ermeni çocukların gittiği bir okuldur.)


 





Avlusu hafta içi her gün saat 17:00’ye kadar herkese açık ve avluda fotoğraf çekebilirsiniz…. Ana bina içine girmek ve fotoğraf çekmek biraz imkansız gibi…Ancak, ayin sırasında girerek içini görme imkanınız var !





Bu son üç resim , kilise cematinin sayfasından alınmıştır.




19 Aralık 2015 Cumartesi

Kadıköy 'ün Mahmut Babası ve Milli Şehidi

Kadirî Mahmut Baba Türbesi ve Milli şehidimiz Kemal Bey ‘in mezarı



Mahmut Baba Türbesi :  Kadıköy’de eski Kuşdili Çayırının ve daha sonra kaldırılan Salı Pazarı’nın hemen karşısında  Kadıköy İtfaiye Müdürlüğünün bulunduğu " Mahmut Baba Sokak " tadır.





Mahmut Baba : Kadıköy Osman Ağa çarşısında eskicilik yaparken din ve tasavvuf konularında zamanın ulemalarından da eğitim alıyormuş. Özü sözü doğru , lafı dinlenen hürmet edilen bir zatmış. Öyle ki ; Kadıköy Osman Ağa Camii için bir yönetici arandığı sırada tüm esnaf ve ulemanın hem fikir olduğu tek adaymış. Uzun yıllar Osman Ağa Camii yöneticiliğini yapmış.
Ulu ve ermiş bir kişidir. Mahmut baba , 1850 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Dergahının bahçesinde ebedi istirahatgâhı olan türbesine gömülmüştür. Türbenin önündeki tabelada "Allah sevgilisi Kadıköylülerin aziz babası kadiri Mahmut baba, vefatı 1850" yazmaktadır.



Kadiri Mahmut Baba , tevatüre göre ;
Bir gece rüyasında Sultan Abdülmecid ‘in av köşkü dönüşünden sonra gireceği hamamın yıkıldığını görmüş ! Bunu bir haberci ile padişaha iletmiş… Sultan yine de yıkanmak için hamamın hazırlanmasını istemiş ama o sırada hamam çökmüş ! Abdülmecid bunun üzerine Mahmut babayı huzuruna çağırtmış . Ona saygı ile davranmış ve Mahmut Baba adına bir dergah kurulmasını ,babanın da burada irşâd etmesini buyurmuş.



                     Yıllardır Kadıköy ‘lüler bu türbede dua eder, dilek diler , adaklar adarlar… Zaman zaman adağı yerine gelenler buraya gelip adaklarını yerine getirirler. Bunlar iane de olur, kurban da, çocuklara yardım da… artık ne adandıysa ! Türbeye  gelenlerin çoğunluğu kadınlardır. Günün her saatinde mutlaka dua etmeye dilek dilemeye gelenleri görürsünüz. Türbenin bir de gönüllü bekçileri var !
Rahmetli annem de çocukluğumun hatırladığım döneminden vefatına kadar ayda en az iki kere ziyaret ederdi türbeyi… Yıldız bakkal ‘da oturduğu son 15 yılında çarşı pazar dolaşırken oraya da uğrar dua edermiş !





Türbenin bulunduğu arazi ( dergah ve mezarlık ) benim çocukluk yıllarımda şimdikinden çok daha büyüktü. 
Türbenin tam karşısında ( şimdiki çevre yoluna dönüş kavşağının orada ) Belediyenin kömür depo ve tevzi yeri vardı. Kadıköy iskelesine Kuruçeşme ‘den mavnalarla gelen orada da kamyonlara vinçle yüklenen kömür buraya gelir buradan da işletmelere ve halka dağıtılırdı. Kadiköy hal binasının ( şimdiki Haldun Taner Tiyatrosu ) arka tarafındaki bürolardan alınan tasdikli karnelerle alınırdı kömür !

Bu deponun hemen yan tarafı ve arkası Fenerbahçe stadına kadar kuşdili çayırı idi. Bugünkü  İtfaiye binasının olduğu yer ise İETT tramvay deposu idi. ( daha önceleri ise kuşdili Sineması varmış )

Söğütlü çeşme tren istasyonu viyadük inşaatı ve daha sonraki çevre yolu hafriyat çalışmaları sırasında buranın dozerlere , kepçelere direndiği hatta bir kepçenin türbe içine dalıp içerisini yıkmak isterken kepçesinin kırıldığı söylenirdi , kulaktan kulağa duyardık . 

Zamanın basınında da;  “Mezarlıkların yıkımı sırasında dozerlerin kepçeleri kırılıyordu, durup dururken dozerler bozuluyordu. Bir kepçenin operatörü rahatsızlandı , hastaneye kalktı ve orada vefat etti. O nedenle hiçbir dozer operatörü o mezarlıkları kazmak istemedi “ şeklinde yer almıştı ……

Bakımsız ve pejmürde bir halde ihmal edilmiş yıllardan sonra hayırsever ve burayı bilen bir vatandaş tarafından çevre düzenlemesi yapılarak bu günkü haline gelmiştir.

Yolunuzu düşürün bir gün ya da gelip geçerken bir fatihanızı eksik etmeyin !



Türbenin bulunduğu yer daha önceleri oldukça büyük bir mezarlıktı demiştim…. Benim gördüğüm 1960 ‘lı yıllardan çok önceleri Kadıköy ‘ün büyük mezarlarından biriymiş. 

Mezarlık içerisinde oldukça önemli ilim irfan sahibi ve Kadiri tarikatından kişilerin de sade vatandaşların da mezarı vardır. 


Bir Bektaşi mezarının mezartaşı tepeliği




Burada yeri gelmişken bahsetmeden geçilmeyecek iki kabir bulunmakta. 
Tüm hanımların her gün ziyaret ettiği “ bayraklı nine “ ve  "Milli Şehitimiz Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey “ in kabirleri....



Bayraklı Ninenin Türbesi





Boğazlayan Kaymakamı Kemal Beyin Anıt Mezarı..............

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey Kimdir  : Kemal Bey, Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin kararı ile Boğazlıyan Kaymakamlığı’nda bulunduğu sırada “ tehcir sürecinde ihmali bulunduğu “ gerekçesiyle hiçbir gerekçe gösterilmeden yargılanmak üzere gözaltına alınmış ve 30 Ocak 1919’da İstanbul’a getirilmiştir.
İşgal yıllarındaki işbirlikçi Hürriyet ve İtilaf Partisi, Ermenilere ve onlarla bir olan Batılı devletlere yaranmak için, önceki dönemin ileri gelenlerini Harp Divanına sevkeder.

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de böyle bir tertibin kurbanı olarak, vatan haini Nemrut Mustafa Paşa’nın başkanlığındaki Harp Divanında yargılanır. Kemal Bey, mahkemenin usulsüz kararı ile 10 Nisan 1919 günü bir akşam üstü saat: 17.20’de Beyazıt Meydanı’nda idam edilmiştir.

ve vasiyeti şu şekildedir :

"merhûm sevgili oğlum adnan'ın medfûn bulunduğu kadıköy kuşdili çayırındaki kabristanda yavrumun yanında gömülmemi diliyorum. teyzem ve kardeşim kadıköyü'nde sâkindirler. teyzemin adresi mühürdar caddesinde 67 numaralı hânedir, adı ismet hanım'dır. defin masrafı teyzeme tevdî buyurulmalıdır. kabir taşım, hamîyetli türk ve müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne, şöyle yazılmalıdır: "millet ve memleket uğrunda şehid olan boğazlıyan kaymakamı kemâl'in rûhuna fâtihâ". Zevcem hatîce'ye, yavrularım müzehher ve müşerref'e muâvenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimâm buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. babam, karamürsel âşâr memur-ı sâbıkı ârif bey de âcizdir. kardeşim münir de kimsesizdir. bunlara da muâvenet olunursa memnûn olurum. türk milleti ebedîyen yaşayacak, müslümanlık aslâ zevâl bulmayacaktır. allah millet ve memlekete zevâl vermesin. fertler ölür, millet yaşar. inşâallah türk milleti ebedîyete kadar yaşayacaktır.

30 mart 1335                 boğazlıyan kaymakam-ı sâbıkı kemâl."

Ertesi gün yüksek öğrenim gören gençler cenaze evinin önünü gelerek “Türklerin Büyük Şehidi Kemal Bey” yazılı bir çelenk bırakırlar. Ayrıca “Milletin Masum Kurbanına” yazılı çelenkler de bulunur. Cenaze töreni Saray tarafından bastırılmak istenmesine karşın çok görkemli geçer. Kadıköy İtfaiye Karakolu önündeki bir takım asker, tabut önlerinden geçerken kendiliğinden selam durur. Kemal Bey’in tabutu, gelenekler gereği omuzlarda üzerinde değil, gençlerin elleri üzerinde taşınır, gözyaşları içinde, büyük topluluklar eşliğinde hüzünlü acılarla Mahmut Baba Türbesine gömülür. Tarihler 10 Nisan 1919’u göstermektedir.

Vatanın kurtuluşundan sonra , Türkiye Büyük Millet Meclisi,14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla ,Kemal beyi “Milli Şehit” olarak kabul etti. Kemal Bey’in kabri Mülkiyeliler Birliği tarafından “anıt-Mezar” olarak yaptırıldı.15 Aralık 1973 günü mezar sade bir törenle açıldı.

Anma töreninden bir fotoğraf ( alıntı )




Mahmut Baba sokaktan duvardaki parmaklıklı pencereden mezarlığa bakış...





Mezarlığın arka ve yan sınırları Acıbadem - Kızıltoprak yolu ile çevrili...
Minibüslerin park / durağı olmuş...Araç sahipleri etrafı müthiş pisletiyorlar






18 Aralık 2015 Cuma

Kadıköy 'ün Kiliseleri - 2

Kadıköy Agia Triada Rum Ortodoks Kilisesi

Bu kilise herkes tarafından Bahariye caddesinde denilmesine rağmen ana giriş kapısı Nispetiye (Hacı Şükrü) sokaktadır.

Kilisenin adı  ( Agia Triada ); Baba , Oğul ve Kutsal Ruh 'a ithaf edildiği için “ Kutsal Üçlü ” dür.

                    

1902’de Patrik III.Yovakim ve  ( kilise bahçesinde mezarı olan ) Kadıköy Metropoliti Yermenos zamanında yapılmıştır.

Kapalı Yunan haçı planlıdır. Orta mekanın üzerinde, dört sütun üzerine oturan yüksek kasnaklı bir kubbe vardır. Kubbenin altında 12 havariyi temsilen 12 adet pencere bulunur. Kubbeyi dört yandan dört yarım kubbe destekler. Kilisenin köşelerinde yuvarlak kemerli çan kuleleri yer alır.


O dönemde Osmanlı ‘nın “ azınlık ibadethanelerine kubbe yapma yasağı “ kaldırılmış olduğu için çok güzel ve büyük bir kubbeye sahiptir. 
Kilisenin mermer ambonu üzerinde dört İncil yazarı tasvir edilmiştir. 
Mimarisi ise neo Bizans / neo Rönesans tasarımına sahiptir.                                      

Kilisenin girişinde, 3-4.yy Bizans döneminde yaşamış , günahkar bir kadın iken vaftiz olup Hıristiyan olarak günahlarının bağışlanması için manastıra kapanan Ayia Ekaterini’ye (ismi  ‘taçlandırılmış taç’ anlamına gelir ) atfedilen bir ayazma bulunur.


                             

Ayia Ekaterini ‘nin bir de efsanesi vardır . Çeşitli kaynaklarda anlatılara göre efsane şu şekildedir ;

MS. 294’de İskenderiye’de, putlara tapan aristokrat bir ailenin bir kızı olur. Büyüdükçe güzelliğiyle gözleri kamaştıran kıza Dorotea, adı verilir. Dorotea dönemin okullarında felsefe, hitabet, şiir yazma, müzik, fizik, matematik, astronomi ve tıp dersleri okur. Asaleti, fazilet sahibi olması ve güzelliği üzerine bir de kültürünü ekleyince herkes tarafından istenen bir gelin adayı haline gelir.
Kimselerde gözü olmayan Dorotea’nin , hayatı bir rahibin ona İsa Peygamber’i anlatmasına kadar sıradan bir şekilde sürer. Daha sonra İsa’ya inanan Dorotea, Ekaterini adını alır.

Kral Maksimianus Dönemi’nde Ekaterini, İsa Peygamber’e olan bağlılığını açıklar ve kralı putlara adadığı kurbanlar nedeniyle halka şikayet eder. Kral, Ekaterini’nin davasından vazgeçirmek için 50 hatibi görevlendirir. Fakat Ekaterini kralın kendisine gönderdiği hatipleri de Hristiyan olmaya da ikna eder. Bunun üzerine kral, emrine karşı gelen Ekaterini ’nin başını kestirir. Ekariti ’nin vücudu, melekler tarafından Sina Yarımadası’nın en yüksek dağının tepesine götürülür.

Bu olaydan 3 asır sonra, Kral Jüstinyen’in Sina Yarımadası’nın en yüksek dağının tepesine yaptırdığı manastırın rahipleri, rüyalarında Aya Ekaterini ’nin naaşının yerini görürler. Naaş bulunduğu yerden alınarak, bugün Ekaterini Ayazması olarak tanınan yapıda, mermer bir lahite yerleştirilir. O günden sonra, lahitten kutsal parfüm yayıldığına ve bunun günümüze kadar gelen bir mucize olduğuna inanılır.









Bahariyedeki bu kilise , benzer iki kiliseden biridir ( ikiz kilise de derler ) . 
Diğeri ise İstanbul Taksim ‘de  Sıraselviler cad. ile İstiklal caddesi nin kesiştiği yerdedir. Ana giriş kapısı İstiklal tarafından girildiğinde meşelik sokaktadır. 

                     

                     

                     



17 Aralık 2015 Perşembe

Kadıköy 'ün Kiliseleri -1

Agia Eufemia Rum Ortodoks Kilisesi


Kadıköy'de ;

Agia Efufemia Kilisesi ( osmanağa çarşı meydanı ) , 
Agia Triada Kilisesi ( Bahariye caddesi ) ,
Agios Georgios Kilisesi ( Yeldeğirmeni ) , 
Agios Ioannis Hiristosmos Kilisesi ( Kalamış eski vapur iskelesi karşısı ) 
                                                                                                                                       
olmak üzere 4 Rum Ortodoks kilisesi var.







Bunlardan biri olan Kadıköy Osmanağa çarşısı meydanındaki Agia Eufemia kilisesi,             1694 de Kadıköy Metropoliti Gabriel tarafından yaptırılmıştır. Kilise ,Chalkedonlu (Kadıköy) azize eufemia'ya ithaf edilmiştir.

Azize Eufemia kimdir ? Chalkedonlu zengin bir ailenin kızı olan azize euphemia, Hristiyanlığın kabul edilmediği ve baskı – zulüm altında öldürüldüğü büyük takip yıllarında ( Kapadokya yılları da diyebiliriz herhalde ) bu inancı yüzünden MS. 303 de öldürülmüştür. Naaşı ailesi tarafından Chalkedon'un dışında bir yere gömülmüş, Hristiyanlığın Bizans'da imparator Constantinus zamanında resmen din olarak tanındığında ise mezarının bulunduğu yere ailesi bir martirion yaptırmış.

MS. 451 de Chalkedon ‘da (Kadıköy ) toplanan Hristiyanlık tarihinin dördüncü ekümenik konseyi (Chalcedon Konseyi ) onu ortodoks aleminin koruyucusu (aziz / Saint ) ilan etmiştir. Aynı konsülde ölüm tarihi olan 16 eylül de yortu günü olarak kabul edilmiştir. Bu tarihi, hem doğu hem de batı kiliseleri yortu günü olarak kabul etmişlerdir.

( Keşke Kadıköy belediyesi , iskele meydanındaki yaptığı o tuhaf çadırlardaki yemek satıcıları günlerini tertiplemek yerine  Kadıköy ‘de yapılan bu 4 ncü Ekümenik konseyini " Chalcedon konseyi " güzelce bir değerlendirebilse Kadıköy 'ümüz için ! )                              





Çarşıdaki mevcut kilisenin antik agia eufemia kilisesinin bulunduğu yer ile hiçbir ilgisi yoktur .Bizans devrinde burada agia basis manastırı bulunuyormuş. Daha sonra agia euphemie metropolitlik manastırı olarak kullanılan bina zaman içinde yıkılmıştır. Bugünkü kilise 1694 de yeniden yaptırılmıştır. 1830'da Rus mali desteği ile büyütülmüştür.
Zaman içinde bakımsız kalan bina 1993 de metropolitanlık desteği ile yenilenmiş ve 1 nisan 1993 de yeniden ibadete açılmıştır.

                      


Kilise kapalı yunan haçı plânındadır. Ortada yüksek kasnaklı bir kubbesi bulunur. İçeride gümüş kaplı ikonalar vardır. kilisenin sağ arkasında taş çan kulesi vardır.


                        

İbadet ve ziyarete açıktır.....Özel izinle fotoğraf çekebilirsiniz.