Moda
Park Lokantası, diğer adıyla Koço ( restaurant ) şimdilerde Koço Meyhane ,
1930'lu yıllardan bu yana içindeki küçük Rum kilisesi ve Ayazması ile beraber.
Aslında
; Aya Ekaterini Ayazması , faal bir kilise. Ama kiliseye girmek için meyhanenin
içinden geçmek gerekiyor.
Koço’nun
yan tarafındaki üzerinde AYAZMA
yazan bahçe kapısından içeri girince
mutfak arkası ve işçi odalarını geçince küçük bir terasa çıkılır. Sağ tarafta
Koço’nun bahçeye açılan bir kapısı vardır..İşte tam onun yanından aşağıya doğru
inen merdivenlerden inince karşınıza çıkan yer ; Aya Ekaterini Kilisesi dir.
Oldukça küçük ve dar olan bu mahalin tüm duvarları mermerdir….Duvarlarda İKONA lar bulunmakta…. Ve mumlarının yakıldığı sunak…Girişin solunda duvara gömülü çeşmeden Ayazma Suyu akar… Azize Ekaterini’nin büyük ikonası da bu köşededir.
Bu
Ayazma ‘nın kutsal günü pazartesi günleri olduğu için çoğunluk cemaati bu günde gelir ve sabahları Kadıköy
Metropolitliğinden gelen Papaz Efendi de hazır bulunuyor….Buraya gelen her
dinden ziyaretçiler ( ki hemen hemen çoğunlukla kadınlar ) burada adak adayarak
hastalıktan iyileşme , işle, parayla ve sağlıkla ilgili konularda dilek
tutuyor, adak adıyor .
Ancak
, dileğinizin kabul olması için üç pazartesi üst üste Ayazmaya gelerek mum yakılması
gerekiyormuş ve gelirken bir şişe de yağ getirmek gerekirmiş.
Dünyanın
pek çok kentinde Aya Ekaterini'nin adını taşıyan kiliseler, ayazmalar var. Türkiye’de
Aya Ekaterini adına açılmış tek bir kilise bulunuyor. O da Moda Burnu'ndaki Aya
Ekaterini Ayazması.
Ayazma nedir
:
ayazma
: daha çok Rumların kutsal saydıkları kaynak, pınar ya da kuyu demektir.
Kelime
kökeni "Hagia" (türkçe okunuşu ile "aya" , yani
"kutsal") ve "ma" (yani su) kelimelerinin bileşiminden
gelir. Hagia(z)ma ; ayazma . Kutsal Su anlamına gelir. Eski
Yunanca olan söcük ʰagíasma ἁγίασμα "kutsama"
sözcüğünden evrilmiştir.
Z harfi ilavesi Türkçe söyleyişte kelime içerisine
kaynaşmıştır…..
Kimdir Aya
Ekaterini ve Ayazma nasıl ortaya çıkmış ve bugünlere gelmiştir :
Efsaneye
göre, milattan sonra 294’te İskenderiye’de, aristokrat ve putlara tapan bir
ailenin bir kızı olur. Dorotea adı verilen bu kız, dönemin okullarında felsefe,
hitabet, şiir yazma, müzik, fizik, matematik, astronomi ve tıp dersleri okur.
İsa’ya inanan Dorotea, vaftiz olur ve ‘ taçlandırılmış taç ’ anlamına gelen
‘Ekaterini’ adını alır.
Kral
Maksimianus döneminde Ekaterini, İsa Peygamber’e olan bağlılığını açıklar ve
kralı putlara adadığı kurbanlar nedeniyle halka şikâyet eder. Kral,
Ekaterini’yi davasından vazgeçirmek için 50 hatip görevlendirir. Ekaterini
kralın kendisine gönderdiği hatipleri de Hristiyan olmaya ikna eder. Kral,
emrine karşı gelen ve eşini dahi etkileyen Ekaterini’nin başını kestirir.
Hristiyanlarca
; Ekariti’nin vücudunun, melekler tarafından Sina Yarımadası’nın en yüksek
dağının tepesine götürüldüğüne inanılır.
Bu
olaydan 3 asır sonra, Kral Jüstinyen’in bu tepede yaptırdığı manastırın
rahipleri rüyalarında Aya Ekaterini’nin naaşının yerini görürler. Naaş
bulunduğu yerden alınarak, daha sonra Ekateri’nin adını alacak olan manastırın
ana bölümünde mermer bir lahite yerleştirilir. O günden sonra, lahitten miron
(kutsal parfüm) yayıldığına ve bunun günümüze kadar gelen bir mucize olduğuna
inanılacaktır.
1924
yılında İstanbul Moda ‘da bir mucize olur…Moda kıyısında Rum Balıkçılar
tarafından bir kaya deliğinden fışkıran bir su bulunur.
Rivayete göre ise ;
suyun etrafında eski bir kilisenin temellerine ve Aya Ekaterina ‘nın İkonuna
rastlanır. Ve bu suyun kutsal su ( ayazma ) olduğuna karar verilir.Üzerine
ahşap bir bina inşaa edilerek ziyarete açılan küçük rum kilisesi ve Ayazmasına
Aya Ekaterini adı verilir…
Moda
Vapur İskelesi'nin hemen yanında bulunan bu ayazmanın üzerindeki bina 1934-35
yıllarında yıkılarak, yerine lokanta yapılmak üzere yeni bir bina inşa edilir.
Ancak ayazma aynen korunur, 1950 yılında onarımdan geçer. Ayazmanın üstündeki
bina, ilk olarak Konstantinos Koço Korontos tarafından ‘‘Moda Park Lokantası’’
adıyla bir kır kahvesi olarak hizmete açılır.
Adı
bugün KOÇO MEY HANE olan Moda Park Lokantas bugün hala “ Koço” olarak biliniyor. Çünkü Mühürdar'da
da bir gazinosu olan ‘‘Müsü’’ ( mösyö ) Koço ‘nun adıyla ünlüdür . Koço, 1954’deki
ölümüne kadar kır kahvesinin işletmeciliğini yapar.
Koço’nun
ölümünden sonra kır kahvesini, çalışanlarından Gökçeadalı Atanaş Cano ile
Stelyo Mavro devralır. Lokantaya bahçe ilavesi ile Koço artık bahçeli Lokanta
olmuştur.
Kadıköy
‘ün Moda ‘nın bilinen en eski lokantası olan bu lokanta hala ayakta ve işletilmektedir.
Biz
gençlerin de ’70 li yıllarda sık sık gittiğimiz KOÇO lokantası nezih bir yer olarak kalmıştır
zihnimde…Zerafeti ve nezihliği garsonlarının saygılı , mezelerinin çeşitli ve
leziz olmasından daha önemlisi yanınızdaki diğer masalardan sizi rahatsız
edecek seviyede ses olmaması hoş bir mırıltı eşliğinde içkinizi edip
sohbetinizi yapabildiğiniz bir yer olması idi benim için..
Her kesimden insanın
gelip yemeğini yeyip içkisini içtiği bu mekana F.H.Dağlarca , Cemal Süreyya vb.
şairler de müdavim imiş zamanında...Çıkışta önünde cevizci( Vahram ) vardı . Bazen
içeriden de sipariş verilirdi kendisine..
Birisinin
de dediği gibi : “ Bu mekana , kimisi demlenmeye, kimisi muhabbete, kimisi
manzarayı izlemeye , kimisi de Ayazma’dan şifa bulmaya geliyor……